1. (a) aslında, hakikatte, temelde, esasında.
    He seems nice, but he's dishonest at heart: Iyi görünür
    amma aslında namussuzun biridir.
    young at heart = young of heart: (yaşına rağmen) genç ruhlu, gönlü taze. (b) (bir kimsenin) fikrinde, düşüncesinde.
    When I say don't eat the sweets, I have your health at heart.
    to have someone's welfare at heart: Birinin mutluluğu ile candan ilgilenmek.
büyük sevinç duymak Fiil
göz önünde tutmak, arzu etmek, amaçlamak.
to have another's best interest at heart.
birinin iyiliği için titizlik göstermek Fiil
bir şeyi kalben dilemek Fiil
üzgün, kederli, müteessir.
üzgün, kederli, meyus.
tam ortasında
bir şeyin esasını oluşturmak Fiil
kalbinde olmak Fiil
temeli olmak, temel unsuru olmak, en önemli parçası olmak Fiil
birinin gönlünü ferahlatmak Fiil
ruhunu okşamak Fiil